Depresyon Nedir?
- oguzhan herdi
- 25 Ağu
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 27 Ağu
Çökkün duygudurum, isteksizlik, keyif alamama, iştah kapanması, uykusuzluk, ağrılar, dikkat dağınıklığı...Psikiyatrik tanı kriterleri için bir çok çalışmacı bir araya gelmiş, yazılmış, çizilmiş. Oysa ki depresyon denilen halin ne olduğu bu kriterlerle daraltılmış ve içi boşaltılmış haldedir. Depresyon bir haldir. Dünyayla ilişkilenmenin bir şeklidir. Ama öyle bir şeklidir ki bunu en iyi zaman üzerinden tarif edebiliriz:
Geçmişin yükü ile geleceğin kapalılığı arasında sıkışmış bir şimdide yaşama hali.
Ya da:
Olunanla olmak istenilen ancak olunamayan arasında sıkışmış bir kendilik.
Depresyondaki kişi için geçmiş bir yüktür. Keşkeleri, yapamadıkları, ondan alınalar, ona verilemeyenler, ulaşamadıkları, alamadıkları, veremedikleri, söyleyemedikler, duyamadıkları vardır. Ve ne yazık ki zamanın azizliği işte dönüp de o günleri düzeltmek mümkün değildir. Yani şu ana kadar ne olduysa insan dönüp yürüdüğü yolu, şimdi olduğu hale kadar yürüdüğü yolu düzeltme şansı yoktur. Onun için de sırtında kocaman bir geçmiş vardır. Ancak o geçmişini sevemez. Nietzsche'nin tabiriyle kaderine aşık olamaz. Amor fati der Nietzsche. Türkçe'ye kaderini sevmek olarak çeviriyoruz ancak kastettiği şudur ne varsa şimdiye kadar sana dair ona aşık ol yani iyisiyle kötüsüyle benim de aynı bir aşık gibi kötü yanlarıyla sev onu der. Ancak depresyondaki kişi için bu mümkün değildir. Bunun için de sırtında ne benim diyebildiği ne de kurtulabildiği kocaman bir yük vardır. Bu yük kendisidir tabi ki. Ondan da beli bükük, adımları yavaş, yorgun argındır depresyondaki insan. Ya da her yanı ağrıya ağrıya hiçbir şey yokmuş gibi sırıtır dünyaya ama kendiyle kaldığı anda dökülür her yanı. Ondan ölmek ister depresyondaki insan çünkü olduğu şeyden kurtulmanın başka yolu yoktur onun gözünde. Bu işin estetik cerrahisi yok ki gitsin sağını solunu düzelttirsin. Bir tümör gibi sevilmeyen bir ben gibi gidip aldırmak ister onu ancak o tümör dediği o sevmediği ben tam da kendiliğidir. Ancak gidip çoğu kez öldüremez de kendini çünkü sırtındaki yükle nasıl yapsın bunu.

Önümüzde sonsuz ihtimaller, sonsuz seçenekler, bu sonsuzluğun bunaltısı ancak depresyondaki kişi için durum tam tersidir. Hiç de önünde sonsuzluk yoktur. Aksine kapı duvar, karanlık. Hem böyle bir kendiliği bir sonraki ana taşımanın mantığı nedir ki? Bu kadar yük olmuş bir kendilikle sonsuzluktan bir tercih yapsa ne olacak yine tercihi yapan o hiç sevmediği geçmişiyle kendisi olacaktır. Bundan da öte orada bir ihtimal göremez depresyondaki kişi. Ondandır umutsuzluk sarar her yanını depresyondaki insanın. Kalkıp ona derseniz eğer hadi şunu yap sana iyi gelir, size ne kadar da anlaşılmadığını gösteren o bakışlarıyla cevap verir. Hatta ötekiler rahat da durmaz öneriler, yeni kapılar sunar durmadan depresyondaki kişiye ama onun için umut yoktur bir türlü ancak göremezler bunu. Bu nedenledir ki daha önce yaptıklarından keyif almaz depresyondaki kişi. Yemek yemez, uyumaz. Çünkü yarına ilerlemenin ne anlamı var ki? Dikkati dağınıktır, anlamaz olup bitenleri etrafındaki, çünkü o karanlıkta, o umutsuzlukta veremez dikkatini, göremez güzel renkleri.
E şimdi düşünün arkadan iten bir geçmiş, önde kapalı bir gelecek ve arada sıkışmış, şimdide sıkışmış bir kendilik. Tam da bunun için cansız, öyle durduğu yerde duran, hareketeleri yavaşlamış, boğulmuş haldedir depresyondaki kişi.
Farklı yorumlar var ancak bana göre depresyondaki bir kişiyi geçmişiyle barıştırmadan olduğu hale onu aşık etmeden onu geleceğe umut dolu taşımak mümkün değildir. Bu nasıl yapılır? En iyi cevap terapide kişinin kendisini, geçmişini, şimdisini ve şimdiden çapa attığı geleceğini keşfetmesi ve tanımasıdır.


Yorumlar